25 Şubat 2009 Çarşamba

Aristoteles, Topikler, Kitap I, Bölüm 5

Şimdi, ‘tanım’ın, ‘özellik’in, ‘cins’in ve ‘ilinek’in (araz, accident) ne olduğunu söylemeliyiz. ‘Tanım’, bir şeyin özünü gösteren (işaret eden) bir ifadedir. Tanım, ya bir terim yerine kullanılan bir ifadedir, yahut da bir ifade yerine kullanılan bir ifadedir; çünkü bir ifadeyle işaret edilen bir şeyin de tanımını yapmak mümkündür. Ancak açıktır ki, dile getirilen sadece tek bir terim olduğunda, söz konusu şeyin tanımının yapılmadığı açıktır, zira bir tanım daima belli bir türden ifadedir (cümle). Bununla birlikte, ‘ “Oluş” “güzeldir”’ gibi bir belirlemeyi ve ‘Duyum ve bilgi aynı mıdır yoksa farklı mıdır?” gibi bir soruyu da ‘tanımlayıcı’ addetmek mümkündür; zira tanımlar hakkında yapılan tartışmalar çoğunlukla aynılık ve farklılık sorunlarıyla ilgilidir. Tanımlarla aynı soruşturma dalına ait her şeye kısaca ‘tanımlayıcı’ diyelim; yukarıda verdiğimiz örneklerin bu türden olduğu aşikardır. Çünkü şeylerin aynı mı yoksa farklı mı olduğunu tartışabiliyorken, aynı yöntemle, tanımlarla da ilgili pek çok argüman bulabiliriz; çünkü bir şeyin diğerinin aynısı olmadığını gösterdiğimizde, tanımı da tahrip etmiş oluruz. Ne var ki bu son söylediğimizin aksi doğru değildir; çünkü bir tanımın kurulabilmesi için bir şeyin diğeriyle aynı olduğunu göstermek yeterli değildir; ancak bir tanımı yıkmak için iki şeyin aynı olmadığını göstermek yeterlidir.

Özellik, bir şeyin özünü göstermez, ancak yalnızca o şeye aittir ve bir diğerinin yüklemi olabilir.. Mesela, gramer öğrenmeye kabil olmak, insanın özelliğidir; eğer belli bir şey bir insansa, gramer öğrenmeye de kabildir ve eğer gramer öğrenmeye kabilse, o şey bir insandır. Hiç kimse başka bir şeye de ait olabilecek bir şeye özellik demez; mesela, uykunun insanın özelliği olduğu söylenmez, belli bir anda sadece insanın özelliği olma ihtimali bile olsa. Dolayısıyla, eğer bir şeye özellik denecekse, bu mutlak olarak değil, belli bir zaman ve belli bir ilişki çerçevesinde söylenmeli; çünkü ‘sağ tarafta olmak’ zaman açısından bir özelliktir, ‘iki ayaklı olmak’ ise esasında belli bir ilişki nedeniyle dile getirilmiştir, mesela, bir insanın ata veya köpeğe nispetle iki ayaklı olması. Belli bir şeyden başka bir şeye ait olabilecek şey, onun yüklemi olamaz, bu çok açık: çünkü uyuyan bir şeyin insan olduğu sonucu zorunlu olarak çıkmaz.

Cins, tür açısından farklı olan pek çok şeye öz kategorisi itibariyle işaret edilen şeydir. “Şu önündeki şey nedir?” sorusuna verilecek cevapta tam olarak ne bulunması gerekiyorsa, öz kategorisindeki yüklemler de öyle tasvir edilmelidir. Mesela bir adama önündeki şeyin ne olduğu sorulur, o da o şeye tam da karşılık gelecek şekilde “Bu bir hayvandır” der. Bir şeyin başka bir şeyle aynı cinsten mi yoksa başka bir cinsten mi olduğu sorusu da cins meselesiyle ilgili bir sorudur; zira bu soru cins soruşturmasının yaptığıyla aynı şeyi soruşturur. ‘Hayvan’ın insan cinsinden olduğunu ve aynı şekilde öküzün de insan cinsinden olduğunu tartışmakla, aynı cinsten olduklarını tartışmış oluruz; ancak bir şeyin başka bir şeyle değil de daha başka bir şeyle aynı cinsten olduğunu tartıştığımızda, ilk ikisinin aynı cinsten olmadıklarını tartışmış oluruz.

İlinek (araz), ne tanım ne özellik ne de cins olup, yine de şeye ait olandır. İlinek belli bir şeye ait olması veya olmaması mümkündür; mesela, ‘oturmuş durumda olmak’ bir şeye ait ola da bilir, olmaya da bilir. ‘Beyazlık’ için de vakidir aynısı; çünkü bir şeyi şimdi beyaz daha sonra ise beyaz olmamaktan alıkoyacak bir şey yoktur. İlinekle ilgili yaptığımız bu iki tanımdan sonuncusu daha iyi bir tanım; çünkü birinci tanımı aldığımızda, tanımı anlamak için, ‘tanım’ın, ‘cins’in ve ‘özellik’in ne olduğunu önceden bilmek gerekir, buna karşın neyin kastedildiğini anlamak için başka bir şeye gerek kalmaksızın ikinci tanımın bizzat kendisi yeterlidir. Herhangi bir şekilde ilinekten türetilen terimlerle tanımlandıklarında, şeylerin birbirleriyle karışlaştırılmasını da ilinek sınıfına koyabiliriz; mesela, “Şerefli olmak mı yararlı olmak mı müreccahtır?” ve “Erdemli bir yaşam mı yoksa keyifli bir yaşam mı hoştur?” gibi sorular; çünkü bu tip durumlarda sorulan, yüklemin bir ilinek olarak iki şeyden hangisine daha çok (daha münasip bir şekilde) ait olduğudur. İlineği muvakkat yahut rölatif bir hassa (özellik) olmaktan geri bırakacak hiçbir şey yoktur; mesela, oturuyor olmak, her ne kadar bir insan tek oturan kişi olduğunda bir ilinekse de, eğer o insan tek oturan kişi değilse, oturmayan diğer kişilere nisbetle bir özellik olacaktır. Dolayısıyla ilineği hem rölatif hem de geçici bir özellik olmaktan geri bırakacak hiçbir şey yoktur, ancak hiçbir zaman mutlak bir özellik olmayacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder